ATATÜRK VE DENİZ


ATATÜRK VE DENİZ

Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuvvetli bir donanmaya sahip olması gerektiğine inanmış ve Deniz Kuvvetinin diplomasi alanında oynadığı rolü daima takdir etmiştir. ATATÜRK’ün Deniz Kuvvetlerine verdiği önem ve destek, onun TBMM’deki söylev ve demeçlerinin yanı sıra yapmış olduğu yurtiçi gezilerindeki demeçlerinde de görülmektedir. 11-21 Eylül 1924 tarihleri arasında Hamidiye Kruvazörü ile çıktığı Karadeniz seyahati esnasında Ulu Önder'in gemi subaylarına en sık vurguladığı husus şu olmuştur:

“....Donanmasız Anadolu olmaz. Donanmadan yana kuvvetli olmak Türkiye’nin savunması için şarttır.Donanmamız izlediğimiz politikanın da kuvvetli desteği olacaktır.....”

19 Eylül 1924 gecesi gemide verilen yemekte yaptığı konuşmada şöyle demiştir:

“....Bir haftadır Hamidiye ile seyahatimde memleketimizin güzel şehirlerini gördüm. Bundan daha önemli olmak üzere donanmamızı, subaylarını tanıdım. Bu seyahatimde gemide gördüğüm emniyet ve düzenden ve yüksek saygıdan çok mutluyum.... Benim için gemiden çok subaylarını tanımak önemlidir. Millî Mücadele sırasında donanmamızın toplu olarak kullanımına imkân yoktu. Bununla birlikte dağınık ve yurtsever hizmetler pek çoktur. Seyahatim boyunca gördüğüm düzen, güven ve eğitim bana gelecek Cumhuriyet donanması adına çok kuvvetli ümitler vermiştir. Bu konuda buradan çok uygun izlenimlerle ve kalp güvenliği ile ayrılıyorum. Ben daha yakından ilgili olarak bu donanmanın oluşumuna yardım edeceğim. Bu seyahatim, bana güzel Karadeniz şehirlerini ve donanmamızı tanıttı. Bunu sağlayan Hamidiye’nin süvarisine, subaylarına ve bütün gemi personeline içten teşekkürlerimi sunarım.....”

ATATÜRK’ün 20 Eylül 1924 günü HAMİDİYE'nin hatıra defterine yazdığı şu direktifi Deniz Kuvvetlerinin temel hedefi olmuştur:

“...Hudutlarının mühim ve büyük aksamı deniz olan Türk Devleti’nin Donanması da mühim ve büyük olmak gerektir. O zaman Türkiye Cumhuriyeti daha müsterih ve emin olacaktır. Mükemmel ve kaadir bir Türk Donanmasına malik olmak gayedir.....”

ATATÜRK, Deniz Kuvvetlerini ve deniz gücünü üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’nin jeopolitik konumu ve geleceği açısından dikkate alarak güçlü bir şekilde savunmuştur. ATATÜRK’ün, başta Hamidiye Kruvazörü olmak üzere donanma gemileri ile yapmış olduğu gezilerin, Cumhuriyet Donanmasının sağlam temellere dayandırılması açısından çok önemli katkısı olmuş, temelleri bu gezilerle atılan Bahriye Vekaleti kuruluşuna geçilmiştir. Nitekim ATATÜRK’ün Hamidiye ile seyahatinden iki ay sonra, Bahriye Vekaleti (Deniz Bakanlığı) 30 Aralık 1924’te teşkil edilmiş ve Bahriyenin gelişimi için sistematik bir politika izlemiştir. ATATÜRK, deniz politikası ile ilgili olarak şu yorumu yapmıştır:

“....Dış pazarlardan satın alınan gemiler ile Donanma yapılamadığını siz de biliyorsunuz. Donanma, sadece kıyı koruyacak bir kuvvet değil, bundan daha önemli olarak deniz yollarının güvenliğini sağlayacak bir kuvvettir. Anadolu’da yaşadıkça bu bakımdan ihtiyacımız daha büyüktür. Evvela çekirdek bir Donanma yapmakla yetinip, Deniz Sanayi ve Ticaretimizi geliştirmeliyiz. Bundan sonra Memleket Sanayiinden fışkıracak Donanmayı yapmak da kolay olacaktır. İlk beş senede kendimizi toplayıp devrimleri yaparız, ikinci beş senede dünyaya kendimizi tanıtırız. Üçüncü beş senede İngiliz Kralına yurdumuzu ziyaret ettiririz.....”

Deniz Kuvvetlerimiz, ATATÜRK Devrimlerinin en coşkulu destekleyicisi ve uygulayıcısı olarak aktif rol oynamıştır. Bu kapsamda Şapka Devrimini ilk uygulayan Deniz Kuvvetleri olmuştur. Ulu Önder ATATÜRK, 1925 yılının 21 Eylül günü Bursa’ya yaptığı seyahatte İzmit’e kadar tren ile gelmiş ve Mudanya’ya deniz yolu ile geçmeden önce henüz onarılmamış olan YAVUZ Gemisini ziyaret etmiştir. ATATÜRK, bu gemide Donanma Komutanı Yarbay Necati’ ye şunları söylemiştir:

“...Yavuz Gemisine ilk defa geliyorum. Şimdiye kadar Yavuz Türk bayraklı bir Alman Gemisi idi. Yaralı da olsa bugünkü şekli o zamandan daha pek çok değerlidir. Bu gemiyi Türk Milletinin ihtiyacı olan sağlam ve kudretli bir zırhlı şekline sokacağız. Bu kudret, silah bakımından sizlere, dış politika bakımından bizlere büyük hizmetler görecek, gurur sağlayacaktır....”Nitekim bu sözlerden iki yıl sonra, 1927 yılında Yavuz’un modernizasyonu tamamlanmış ve Ege’ye çıkmıştır.

20 Temmuz 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesinin imzalanmasından 40 gün sonra İngiliz Kralı VIII. Edward 03-06 Eylül 1936 tarihleri arasında Atatürk’ün resmi davetlisi olarak Türkiye ziyaretinde bulunmuştur. Bu ziyaret sırasında Atatürk’ün talebi doğrultusunda Türk donanmasının Akdeniz’deki İngiliz Üssü olan Malta Adası’nı ziyaret etmesi kararlaştırılmıştır. 20 Kasım 1936 günü Yavuz, Kocatepe, Zafer, I.ve II.İnönü, Sakarya ve Erkin Gemilerinden oluşan Türk Donanması Malta’da büyük bir törenle karşılanmıştır. Türk Donanmasının Malta ziyareti ile İngiliz ve Yunan filolarının Türkiye’ye yaptığı ziyaretler de iade edilmiştir. Malta Adası’na uğrayan Türk donanması dönüşte Yunanistan’ın Pire limanına da uğramıştır. Donanmanın bu dış gezisi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde toplu olarak yapılan ilk ziyaret olması ve Türk Donanmasının gücünün uluslararası arenada yansıtılması açısından önem taşır.

O dönemde 6'ncı sayısını çıkaran Türk Ticaret Kaptan ve Makinistler Cemiyeti meslek mecmuasının baş yazısında Donanmanın Malta ziyaretine ilişkin yazılanlar kamuoyunun bahriyeye bakışı açısından ibret vericidir:

“....Türk denizcileri yıllardan beri ilk defa olarak bir bütün halinde Çanakkale boğazından çıkıp uzaklara gittiler. Denizlere yıllarca hükmeden Türk donanmasının eski aşinası, dedelerinin eski sevgilisi Akdeniz’e dostluk ziyaretlerine gittiler. Genç Türkiye Cumhuriyetinin genç fakat dinç donanması bu şerefli geziye çıkarken ona komuta etmek şerefi Türk Amirali Şükür Okan’a nasip oluyor. Ne mutlu ona. Ona gıpta ediyoruz. Evet gittiler. On sekiz milyonun kalbini heyecanlara boğarak gittiler. Artık Akdeniz’de yıllar süren hasret diniyor. Lakın az beklenmedi. Kabuslar içinde yıllar süren bir hasretten sonra bu hasretin sonunu bildiren bir kucaklaşma tablosudur bu....”

ATATÜRK, Milli Mücadeleye de deniz yolu ile başlamıştır. 16 Mayıs 1919'da Galata rıhtımından bir motorla Kızkulesi açığında demirli bulunan Bandırma vapuruna geçmiş ve aynı gün akşam üzeri İstanbul’dan hareket etmiştir. Türkiye'nin kaderini değiştirecek olan Bandırma vapuru, İnebolu ve Sinop limanlarına uğrayarak 19 Mayıs 1919 günü saat 06.00'da Samsun limanına ulaşmıştır.

1937 yılında, Türk Deniz Kuvvetleri için ikisi Almanya’da, ikisi de İstanbul Taşkızak Tersanesi’nde inşa edilecek olan dört denizaltı gemisinin isimleri hakkında Cumhurbaşkanı ATATÜRK’ün verdiği direktif şöyledir:

“....Yeni dört denizaltı gemimiz için bulduğumuz isimler şunlardır:
SALDIRAY, BATIRAY, ATILAY, YILDIRAY.

Bunların manalarını izaha bile hacet olmadığı kanaatindeyim. Manaları, som Türkçe olan bu kelimelerin kendisindedir; yani Saldıran, Batıran, Atılan, Yıldıran...” Bu sözlerden ATATÜRK’ün yurt savunması söz konusu olduğunda ne kadar sert ve gerçekçi olduğu bir kez daha anlaşılmaktadır.

1938 yılının Kasım ayında Donanma gemileri Ulu Önder ATATÜRK’ün cenaze töreninin denizde yapılan kısmına iştirak ederek, O'nu son yolculuğuna uğurladılar. 19 Kasım 1938
günü denizden yapılacak törene katılmak üzere Yavuz zırhlısı, Hamidiye kruvazörü, Zafer ve Tınaztepe muhripleri, Dumlupınar ve Gür denizaltıları, Doğan ve Martı hücumbotları, Savarona, şehir hattı vapurları ve motorlar Haydarpaşa önünde mevki aldılar.

Yabancı devletlere ait misafir gemiler de törene iştirak etmek için 18 Kasım 1938 günü Moda önlerine demirlediler. Ülkelere göre katılan gemiler şunlardı; Almanya-Emden Kruvazörü, Fransa-Emil Berten Kruvazörü, İngiltere-Malaya Muhribi, Rusya-Moskova Kruvazörü, Romanya-Regina Maria Muhribi, Yunanistan-Hydra Muhribi.

ATATÜRK’ün aziz naaşı, 19 Kasım 1938 günü Dolmabahçe’den bir top arabası ve kortej eşliğinde törenle Sarayburnu Rıhtımına getirilmiş ve Zafer Muhribine alınarak Haydarpaşa açıklarında demirli bulunan Yavuz zırhlısına intikal ettirilmiştir. Burada yapılan saygı atışını müteakip törene katılan yerli ve yabancı gemilerden teşkil edilen büyük bir filonun refakatinde Yavuz zırhlısı ile İzmit’e intikal ettirilmiş, tekrar Zafer muhribi tarafından Yavuz’dan alınarak İzmit limanında mayın iskelesine çıkarılmış ve denizde yapılan cenaze töreni burada tamamlanmıştır.

Bu tören; Türk donanmasının Atatürk’e karşı son görevini yerine getirmesi yanında, Atatürk’ün ölümünde bile devletine kazandırdığı itibara sahne olmuştur. Çünkü Donanma Komutanı Amiral Şükrü Okan bu törende, uluslararası bir filoya komuta etme şerefine nail olmuştur. Törene katılmak üzere kendilerine tahsis edilen mevkilere demirleyen yabancı gemiler Donanma Komutanı’nın emrinde, onun sevk ve idaresi ile tören icra etmiş ve Darıca önlerinde yine Donanma Komutanı’nın emri ile filodan ayrılarak ülkelerine dönmüşlerdir.

ATATÜRK, stratejik dehası ve öngörüsü ile Cumhuriyet Donanmasının şekillenmesinde büyük rol oynamıştır. 1923’ten ATATÜRK’ün ölümüne kadar geçen on beş yıllık süre içinde Türk deniz gücünü Orta Akdeniz’e taşıyan ve Malta seyri ile nitel ve nicel gücünü tüm dünyaya ilan eden bir Donanma vücuda getirilmiştir.



Deniz Kuvvetlerinin önemini ve stratejik değerini çok iyi bilen ATATÜRK, Türk denizcisine güvenmiş ve başlangıçtan itibaren zamanının zor şartlarına göre önemli derecede kaynak aktarımı ile Deniz Kuvvetlerinin temelini atmıştır. Hayata gözlerini yumduğunda arkasında gurur duyacağı bir Türk Deniz Kuvvetleri bırakmıştır. Bugün Türk Deniz Kuvvetlerinin rotası, ATATÜRK’ün çizmiş olduğu çağdaş ve aydınlık yoldur.

KAYNAKÇA :
Raşit METEL, ATATÜRK ve Donanma, İstanbul, Deniz Basımevi Müdürlüğü, 2005.
Taner Gün, Atatürk’ün Donanma Gemileri ile Yaptığı Geziler, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
İzmir, 2007.
https://www.atam.gov.tr/ataturkun-soylev-ve-demecleri/hamidiye-kruvazorunde-bir-konusma, Erişim
tarihi: 26 Mart 2021
https://www.dzkk.tsk.tr/Genel/icerik/ataturk-ve-deniz, Erişim tarihi: 06 Kasım 2022
https://www.anitkabir.tsk.tr/01_sonsuzluga_yolculuk/dolmabahceden_anitkabire.html, Erişim tarihi: 06
Kasım 2022

Ercan YAPA
E. Dz. Kd. Alb.
TESUD Pendik Şube Üyesi