Kabotaj Hakkımızdan Mavi Vatanımıza



E.Dz.Kur.Alb. N. İsmet HERGÜNŞEN

                                                              Kabotaj Hakkımızdan Mavi Vatanımıza
 
Batı sömürgeciliğine karşı kurtuluş mücadelesi veren Türk Ulusu, kuruluşunun ilk yıllarında çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşılmasının tek yolunu siyasi, sosyal ve ekonomik bir takım yapısal reformların gerçekleştirilmesinde görüyordu.
Ekonomik sorunların aşılması ve savaştan yeni çıkan halkın kalkındırılması konularının görüşüldüğü İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar sonucunda, TBMM’de 20 Nisan 1926’da“Kabotaj Kanunu”nu kabul ederek ekonomik bağımsızlığın ilk adımını denizlerde atıyordu.
Ülkemiz sınırları içinde Osmanlı Devleti’nin yabancı devletlere tanımış olduğu limanlar arasındaki yolcu ve mal taşımacılığı, liman işletmeciliği, römorkaj hizmetleri gibi faaliyetler, kanunun yürürlüğe girdiği 1 Temmuz’dan itibaren Türk bayraklı gemiler ve Türk vatandaşları tarafından yapılmaya başlanmıştı.
Böylece asırlardır sürdürdüğü bir geleneği ve tarihsel geçmişi olan denizciliğimiz, yabancıların kapitülasyonlar dolayısıyla devraldığı deniz varlığına kabotaj hakkı ile yeniden sahip oluyordu.
Bu hakkın; sadece ülke limanları arasında gemi işletilmesi olarak değil, gemi adamının yetiştirilmesinden gemi inşa sektörüne kadar birçok sektörel alanın gelişmesi, denizcilikle ilgili bütünleşik bir ekonomik ilişkiler ağının modern dünya ile entegre olması anlamında değerlendirilmesi gerekir.
Günümüz bakış açısıyla değerlendirildiğinde, Kabotaj Kanunu basit bir yasa ilanı gibi düşünülse de, o dönemin koşulları dikkate alındığında, bu hakkın nasıl büyük zorlukların üstesinden gelinerek Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına verildiği açık ve net bir şekilde görülecektir.
Bu millileştirmenin hem bağımsızlık hemde ekonomik anlamda Türk Denizciliğinin gelişmesine büyük katkıları olduğu gibi ayrıca Donanma ve sivil denizcilik alanında güçlü olan ülkelerle rekabet edebilme noktasında hareket etmemize olanak sağladığı da bir gerçektir.
Nitekim denizlerdeki egemenliğini gerçekleştirmek isteyen Türkiye’nin yürürlüğe koyduğu “Kabotaj Kanunu” 1936 yılında imzalanan “Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin temel yapı taşlarından birini oluşturduğu gibi günümüzde de “Mavi Vatan”söyleminin esin kaynağı olmuştur.
“Karadeniz, Akdeniz ve Ege’deki deniz ilgi ve yetki alanlarını kapsayan vatan”anlamına gelen “Mavi Vatan” ile denizlerimizde durumsal farkındalık sağlanmış ve denizcilik gücümüzün de kamuoyu nezdinde olumlu yönde algılanmasına neden olmuştur.
Son yıllarda başta karar vericiler olmak üzere toplumun siyasi, sosyal ve kültürel katmanlarında, denizciliği ve deniz gücünü merkeze alan düşünme, planlama ve uygulama bilinçliliği arttıkça, denize ve denizciliğe verilecek önem ölçüsünde Türkiye daha büyüyecek ve daha da güçlenecektir.
Sorunlarına rağmen denizciliğimizin geldiği nokta“Evet ...ama, Yeterli mi”...“Hayır” diyorum.
Denizi medeniyet olarak gören Atatürk’ün “Denizciliği Türk’ün büyük ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız”ifadesinde yer bulduğu gibi yapılması gerekenler.
-Devletin, denizcilik misyon ve vizyonu doğrultusunda “Mavi Vatan Siyaset Belgesi” hazırlanmalı.
-“Denizcilik Bakanlığı” kurulmalı, mümkün olmadığı takdirde yeni hükümet sistemi içerisinde “Deniz Politikaları Kurulu”na yer verilmeli.
-12 yıllık Zorunlu Eğitim Sisteminin her 4 yıllık dönemine “Denizcilik ve Türk Denizciliği” dersi müfredata konulmalı.
-Genç nüfusun denizciliğe özendirilmesiyle yüksek döviz girdisi sağlayacak gemi adamı ihracı ülke politikası olarak görülmeli.
-Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin lafzına ve ruhuna zarar getirecek eylem ve söylemlerden vazgeçilerek, Karadeniz'de barış ve istikrarın idamesi maksadıyla oluşturulan Karadeniz İş Birliği Görev Grubu (Blackseafor) yeniden aktif hale getirilmeli.
-Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin hükümranlık haklarını yok sayan dayatma ve tehditlere karşı kararlı ve güçlü bir duruş sergilenmeli.
-Sismik araştırma ve sondaj gemilerinin faaliyetleri her üç denizde istikrarlı bir şekilde kararlılıkla sürdürülmelidir.
Netice olarak; Kara ülkesi kadar deniz ülkesine, diğer bir ifade ile kara egemenlik alanı kadar deniz egemenlik alanına sahip olan Türkiye'nin denizcilik idaresi güçlü ve büyük olmak zorundadır.
Tüm denizcilerin “Denizcilik ve Kabotaj Bayramı”kutlu olsun.