2 EYLÜL 2013 ADLİYE BASIN AÇIKLAMASI



03 Eylül 2013 , Salı
ANKARA ADLİYESİ ÖNÜNDE YAPILAN KONUŞMA
(2 EYLÜL 2013)
15 Nisan günü silah arkadaşlarımızın tutuklandığının 1. Yıldönümünde şu önemli noktalara değinmiştik;
O günden bu güne bir değişiklik olmadığından, yine aynı konulara değinecek, ancak sorgulamaya devam edeceğiz.
Bütün gelişmiş demokratik ülkelerde olduğu gibi:
-İç ve dış tehdit değerlendirmesi yapmak,
-Tehditlere karşı tavsiye kararları almak,
-Ülkenin huzur ve refahı için Milli Güvenlik Siyaset belgesi hazırlamaktan sorumlu,
-Anayasal bir kuruluş olan Milli Güvenlik Kurulu, 1997 yılı için birinci tehdit kabul edilen irtica ile mücadele edilmesi tavsiye kararını almıştır.
Karar, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan yardımcısı ve tüm katılanlar imzalayarak yürürlüğe girmiştir. Sonra Başbakan ve Bakanlar Kurulu bir genelge yayımlayarak bu tedbirlerin  uygulanmasını emretmiştir.
Şimdi silah arkadaşlarımız; neden Başbakan’ın emrettiği tedbirleri aldınız? Hükümetin görevi bırakmasına neden oldunuz?  Yani darbeye teşebbüs ettiniz diye suçlanmaktadır.
Ancak; bu suçlama sadece TSK mensuplarına yapılıyor. Aynı tedbirleri alan ve uygulayan diğer  devlet kurum mensuplarına sorulmuyor. Oysa istifa eden Başbakan, aralarındaki anlaşma gereği Başbakanlığı Hükümet ortaklığına devretmek için istifa ettiğini açıklamıştır.
Dönemin önemli tanığı Cumhurbaşkanı “Bu bir darbe değildir. Herşey demokrasinin kuralları içinde olmuştur.”  demektedir.
O halde; Silah arkadaşlarımız neden içerde?
İleri yaşta bir çoğunun sağlık sorunları bulunan insanlar neden tutuklu yargılanıyor?
Tutuklu yargılamanın bahanesi delil karartma, kaçma. Sorarım size; 15-16 yıl sonra hangi delil karartılır ki.
Günler önce; basında tutuklanacakları yazıldığı halde kaçmayan silah arkadaşlarımız, kaçmayacaklarının kanıtı değil mi?
Bu dava devam ederken; daha yargılama bitmeden bütün yargılananlar suçlu kabul edilerek, anayasal suç işlenerek, kurulan meclis darbeleri araştırma komisyonu Sn. Çiller’in ifadesine başvurmuş, Sn. Çiller, sanki ortada darbe varmış gibi “esas darbe bana yapıldı. Erbakan’a değil. İki parti anlaşmasına göre Erbakan istifa edince ben Başbakan olacaktım. Beni Başbakanlıktan ettiler” diyerek, mağdurlar, müştekiler sınıfına geçmiştir.
Halbuki Sn. Çiller’in tedbirlerin uygulanması emrinde imzası vardır ve Hükümet kurma görevinin kendisine verileceği zannıyla hükümetin istifasından büyük sevinç duymuştur.
Sn. Demirel hükümeti kurma görevini Sn. Mesut Yılmaz’a verince mağdur konuma düşmüştür. Ancak; bu mağduriyetin şu anda tutuklu bulunan silah arkadaşlarımızla bir ilgisi yoktur ve silah arkadaşlarımız, Başbakanlığın yayımladığı genelgedeki tedbirleri uygulamışlar, söylendiği gibi darbe falan da yapmamışlardır.
Sn. Demirel’in Sn. Çiller’i tercih etmemesi tamamen kendi tasarrufu ve demokratik bir işlemdir.
O nedenle; Sn. Çiller’in TSK’yı darbe ile suçlayarak mağdur konumuna girme hakkı yoktur. Ancak, bu konuda şu an için esas suç; anayasal suç işlenerek kurulan, insan haklarını çiğneyerek davaya müdahil olan; Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu ve onun faaliyetleridir.
Zaten bu davada bir kişi hariç, sadece askerlerin yargılanması, davanın siyasi olduğu, BOP’un bir parçası olduğu, Türkiye üzerinde gizli emelleri bulunanların bir hareketi olduğu, amaçlarının askerleri itibarsızlaştırarak Türkiye üzerindeki emellerini daha kolay elde etmek olduğu, Ortadoğu’daki Müslümanı Müslümana kırdırma karmaşasının bunun en büyük kanıtı olduğu, Millet indinde  yerini bulmuştur.
Biz TESUD ailesi olarak silah arkadaşlarımızla ilgili hiçbir davanın  peşini bırakmayacağız.
Çünkü biz tüm adaletsizlikleri, hukuka  aykırılıkları, haksızlıkları, milletimize aktarmayı kamu yararına bir kurum olma sıfatıyla kamu yararı olarak görüyor ve bir görev biliyoruz.
Türk Milleti’nin bağrından çıkan şanlı ordumuzu gizli, sinsi emellerle, faaliyetlerle itibarsızlaştırmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Son sorum şu, Sn. Demirel onay verip, iki parti anlaşmasına göre;
Sn. Çiller Başbakan olsaydı, rahmetli Erbakan Hükümette kalsaydı, 28 Şubat hâlâ darbe der miydiniz?
Bu sorunun cevabı hayır sa  bu dava millet indinde düşmüştür. Şahane! Değilsen ordu darbe yaptı. Mağdur müştekidir.
Yaşasın şanlı millet,
Yaşasın şanlı ordu,
Sonsuza dek yaşasın…
Bu millet, bu ulus şanlı ordusuyla bütün engelleri aşacaktır.