BAŞKANIN MESAJI - 6


Değerli Üyelerimiz;
En son dergimizi yayınladığımız günden beri ülkemizin ve ulusumuzun varlığıyla, geleceğiyle ilgili çok önemli günleri yaşadık.
Bunlardan ilki Cumhuriyetimizin kazanımı 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramıdır.
1 Temmuz 1926 tarihinde kabul edilen bayram uzun zamandır unutulan denizlere sahip çıkma bilincini aşılayan yüce bir bayramdır.
Türklerde denizcilik Hazar, Karadeniz, Ege ve Akdeniz’de binlerce yıldır yapılmaktadır.
Ege Denizi’ne isimleri verilen Aka’ların bir Türk Boyu olduğu bilinmektedir. Onların da denizcilikteki en önemli kolu Rodos’taki Argan-Ot (Ön Türkçe: Güvenilir Ateş)’lardır.
Ot-Man ( Ön Türkçe: Ateş Adam)’lılarda  (Ot-Man Bey’in ismi ölümünden 300 yıl sonra Osman olarak değiştirilerek Devlet-i Âli’ye Osmanlı Devleti denmiştir.) Fatih’in gemileri karadan Haliç’e indirmesinden 370 yıl önce, Ege Denizi’nin egemeni Çaka Bey’e Ege Denizi yetmemiş, bu gün Korent Kanalı’nın olduğu yerden gemilerini karadan Ege’den Adriyatik Denizi’ne geçirmiştir.
Türklerin denizci boylarından biriside Kayı (Kayık) Boyudur.
Nitekim Timur, Yıldırım Beyazıt’la savaşa gelirken Osmanlıları küçümsemek için, “Bu dünya iki Türk’e yetmez. Kayıkçıya yer yok” diye mektup göndermiştir. 
Osmanlılar yükselme devrinde denizcilikte büyük başarılar elde etmiş ancak; büyük reis Barbaros’un Preveze Zaferinden sonra, İnebahtı, Navarin, Çeşme, Sinop yenilgileri, Osmanlı’yı denizlerden koparmıştır.
O yüzden Mustafa Kemal ve Enver Bey Trablusgarp ve Bingazi (Libya)’ye İtalyanlarla savaşmaya deniz yoluyla gidemedikleri için çoğu zaman at, deve sırtında, hatta yaya olarak 4000 kilometre yol alarak ulaşmışlardır. Mısır İngilizlerin elinde olduğu için oradan gizlenerek geçmek zorunda kalmışlardır.
Bugün Dünya’da denizlere sahip çıkma, uçuş bildirim sahalarından da yararlanarak münhasır ekonomik bölgeler üzerinden yapılmaktadır.
Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye, rakip ülkelerce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’de  ortadan kaldırılarak neredeyse hiç denizi olmayan ülke konumuna sokulmak istenmektedir. Bu konuda yeterli mücadele edildiği söylenemez.
Örnek olarak; Türkiye’nin Akdeniz’de Tuna (Orkinos) balığı avlama hakkı % 4, Libya’nın % 1, Tunus’un % 8,   Avrupa  Birliği  (AB)  ülkelerinin % 56’dır. Balıkçılarımız Afrika’da Moritanya ile anlaşarak balık avlamaya çalışmaktadır. Bu durum bile denizlerimize milletçe daha iyi sahip çıkmanın önemini çok açık bir şekilde belirtmektedir.
Kıbrıs 43 yıldır neredeyse bütün dünyada insanların barış içinde yaşadığı tek yer görünümündedir. O nedenle; 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’nın ne denli yerinde yapıldığı açıktır.
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa AKINCI barış görüşmeleri için “ 50 yıl daha böyle devam edemez.
Ne Türkiye’nin 82. ili olmak istiyoruz. Ne de Rumların azınlığı” demektedir.
50 yıl bize göstermiştir ki; bütün dünyada ülkeler parçalanırken, parçalanmayanlar parçalanmaya çalışılırken, sadece Kıbrıs’ta dini, dili, soyu ayrı insanlar eşit olmayan şartlarda Birleşmiş Milletler (BM) tarafından  bir arada olmaya zorlanmaktadır. Bu işte bir hayır olmadığı ortadadır.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın KKTC’ni bağımsız bir devleti olarak tanıtmaya çalışması, KKTC’ni Türkiye’nin 82. ili, Rumların azınlığı olmaktan kurtaracaktır.
24 Temmuz Lozan’ın yıldönümüydü. Sevr’e göre 67 İlimizin 47’sindeki halkımız İtalyan, Yunan, İngiliz, Fransız ve Ermenilerin elinde esaret altında olacaktı.
Wilson’un teklifine göre Erzincan, Erzurum, Trabzon, Rize, Artvin, Ardahan, Kars, Sarıkamış, Muş, Van, Bitlis Ermenistan’a bırakılacaktı.
Eğer işgalciler bize bırakılan 20 İl’de kendilerini tehlikede görürse onlarıda işgal etme hakkına sahipti. İşte Lozan; Dünya’da çoğunluğu müslüman esaret eltında ezilen ulusların ve 47 İlimizin daha esaretten şartsız olarak kurtarılmasını sağlayan kutsal bir antlaşmadır. Lozan Antlaşmasının hazırlayıcısı olan büyük zaferin 95. yılını dernek olarak çeşitli etkinliklerle kutladık.
21 Ağustos’ta cesur, yürekli, yorulmak bilmez arkadaşlarımız, o günlerin anısını yaşatmak için Polatlı’dan başlayıp günde 40-50 kilometre yürüyerek 25 Ağustos’ta Şuhut/Afyon’a ulaştılar.
Bir grup duyarlı arkadaşımız 25 Ağustos gecesi Afyon Çakırözü köyünden başlayıp 26 Ağustos sabahı Kocatepe’de son bulan Zafer Yürüyüşüne iştirak ettiler.
26 Ağustos günü bir diğer ekipte Ankara Kuzey’indeki Işık Dağı (2034 m)’na, Zafer Tırmanışı yaptılar.  Dağ başında Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin doğuya ve batıya ilgisini anlatan çift başlı kartalla simgelenen bayrağı ile Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti Bayrağını açtılar. “Malazgirt’te de, Kocatepe’de de biz Türkler varız” diye haykırdılar.
30 Ağustos Zaferi sadece Türk Ulusu’nun değil, çoğunluğu müslüman olan ve sömürgeciler tarafından ezilen ulusların da zaferidir. 
Ezilen halklara umut ışığı olan 30 Ağustos Zaferine rağmen Mustafa Kemal’in yolundan sapmış müslüman dünyası bugün yine karanlık günlerini yaşamaktadır.
Çorum’lu bir Jandarma olan babam, annemle Fethiye’de evlendiğinden kendimi Muğla Fethiye’li sayarım.
O nedenle; bir grupta haberleştiğim Muğla’lı hemşehrilerimden birinin Myanmar’ın  Arakan Eyaletinde katledilen müslümanlarla ilgili gönderdiği yazıya verdiğim cevapta, aynı acıyı paylaştığımı, ancak şu konulara da dikkat edilmesi gerektiğini yazdım;
“Kurtuluş Savaşı, o dönemde neredeyse tamamı esir olan bütün Dünya Müslümanlarının da kurtuluş savaşıdır. Kurtuluş Savaşı’ndan önce bu ülkenin üç milyonu Rum, bir milyonu Ermeni, onbir milyonu Müslüman Türk’tü. Kurtuluş Savaşı’ndaki başarılarımızı gören, özellikle Milletimize kötülük etmiş Rum ve Ermeniler ülkemizi terketmek zorunda kaldılar. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yapılan mübadeleyle bu ülkenin neredeyse yüzde yüzü Müslüman hale gelmiştir. Kurtuluş Savaşı hem Müslüman hem de Müslüman olmayan mazlum milletlere örnek olmuş zaman içinde bağımsızlıklarını elde etmişlerdir.                     
15 yıl öncesine kadar Irak ve Suriye’de sekiz buçuk milyon Müslüman Türkmen yaşardı. Sadece Talafar’ı örnek vereyim. Tamamı Türkmen 450 bin kişiydi. Önce bir çok güç saldırdı Talafar’a. Arkasından Müslüman gibi görünen IŞİD Terör Örgütü saldırdı. Yüzbin Türkmen’i katletti. Yüzbini göçetmek zorunda kaldı. Fazla değil. İki gün önce Irak Merkezi Hükümet güçleri şehre girdiler. Şehrin şu anda nüfusu yüzbin.  Kurtuluş Savaşı’nda bütün dünya Müslümanlarını kurtaran bu millet şimdi yanı başımızdaki Müslüman soydaşlarımızı bile koruyamıyor.                   
Öte yanımızda Yunanlılar son on yılda Muğla Vilayeti’ne ait adaları işgal edip, kilise kurmuş. Kimseden ses seda yok.          
Hepimizin karnını doyurup, suyunu içtiği  10 bin yıllık Türk Yurdu Anadolu’yu tekrar yurt yapıp Muğla’yı kuran, Muğlu Bey’e dua eden yok.       
Her olaya aynı hassasiyeti gösterirseniz Arakan’da da sözünüz geçer. Bunun için Yüce Peygamberimizin Laik Medine Anayasasını ve insanları kaynaştıran Türkiye Cumhuriyeti Laik Anayasasını dikkate almak gereklidir.                        
Zafer ve Kurban Bayramınız kutlu olsun.”
19 Eylül Gaziler Günü törenlerine katıldık. Başta Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arfkadaşlarını, gelmiş geçmiş bütün gazileri andık.
Ayrıca birlikte olduğumuz Dünya Gazi ve Emektarları Günü için tören tertipledik.
 Elbette ki; milletçe canımızı sıkan en önemli konu Barzani’nin yaptığı halk oylamasıydı. Bu halk oylamasının yapılmaması için şu bildiriyi yayınladık;
KAMUOYU BİLDİRİSİ
Birinci Dünya Savaşı sonunda, savaşın galibi güçlerin petrol eksenli ekonomik ve siyasal hesapları doğrultusunda Ortadoğu’da çok sayıda yapay devlet dünya siyaset sahnesine çıkartılmıştır.
Ülkemiz, emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı verdiği, Cumhuriyetin temellerinin atıldığı yüz yıl önce yaşanan olayların aynısını bugün de yaşamaktadır.
O dönem dünya siyaset sahnesinde İngiltere ve Fransa’nın üstlendiği rolleri ve eylemleri, bugün Büyük İsrail’i kurmak isteyen ABD ve uydusu İsrail üstlenerek, dayatmaktadır.
Birinci ve İkinci Körfez savaşları ile Irak’ın toprak bütünlüğü büyük ölçüde zedelenmiş, Irak’ın kuzeyinde kukla bir yönetim oluşturulmuştur. Aynı şekilde son yıllarda Suriye’de yaşanan gelişmeler ile de Suriye’nin toprak bütünlüğü yok edilmek istenmektedir.
Son dönemde yaşanan ve siyasi, hukuki, ekonomik, diplomatik ve askeri boyutları da olan, çok yönlü, karmaşık bir sürecin sonunda; Irak’ın Kuzeyinde oluşturulan Kürt Bölgesel Yönetimi tarafından,  25 Eylül 2017 günü bağımsızlık için referandum yapılması kararı alınmıştır. 
Bu karar, Irak’ın ve diğer bölge ülkelerinin olduğu kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğüne de doğrudan bir tehdittir.
Ayrıca, Kerkük gibi Türkmen İllerinin referanduma dahil edilmesi, Türkiye Cumhuriyetine karşı açık bir meydan okuma olarak değerlendirilmektedir.
Bölgede büyük gerginlik ve çatışmalara neden olacağı açıkça görülen bu karardan derhal vazgeçilmelidir.
Referandum’un bölgede yaratacağı istikrarsızlık ve kaos ortamından en çok etkilenecek ülke olan Türkiye, referandum kararının iptali için siyasi, hukuki, ekonomik, sosyal ve gerekiyorsa askeri tüm tedbirleri almak ve uygulamak zorundadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milli menfaatlerine aykırı olduğu açık ve net olan bu faaliyetin durdurulması için, başta Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) olmak üzere, bütün yetkili kurum ve kişileri, ülkemize yönelik bu tehdidi bertaraf etmek için göreve davet ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.


Bu halk oylaması İsrail’in teşvikiyle yaptırılmıştır.
Barzani ve Peşmergeler bu işte maşadır. Ateş sönünce kenara atılacaktır.
En önemli konuda, İsrail’in vadedilmiş topraklar olarak iddia ettiği topraklar esasında 10.000 yıldır Türklere vadedilmiştir.
Hem de Irak’ın Kuzeyi, Suriye’nin Kuzeyi ve deniz kıyılarından Nil’e kadar uzanan topraklar olarak. Ispatı mı? Başkenti Urfa olan 6000 yıllık Subar ( Ön Türkçe: Su, Sü: Ordu - Bar : Güç, kuvvet, dayanak Subay/Şubaşı’nın kökü Su- Sü) Ordu Gücü ve Sümer  (Sumer-Sümer : Ordum - Er, Yiğit) Ordum - Er Devleti’dir.
Bu dönem yine birçok arkadaşımızı kaybettik. Bolu Şube Başkanımız Em. Kd. Alb. Mehmet ERİŞMİŞ dahil ülkemize büyük hizmetlerde bulunan bu arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve TESUD camiasına baş sağlığı ve sabır diliyorum.
Atamızın naçiz vücudu toprak olmuştur. Ancak; Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek payidar kalacaktır.

Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

BAŞKANIN DİĞER MESAJLARI