BAŞKANIN MESAJI - 2


Değerli Üyelerimiz;
Bu sayıdan önceki Birlik Dergisinde ( Sayı 209), terörle mücadelenin ülkemiz için birinci öncelik olduğunu ve 2002 yılındaki terörün olmadığı günlere dönüş için yapılması gerekenleri özetlemiştim.
O günden, bu güne Rus uçağının da düşürülmesiyle ortaya çıkan gelişmeler, 209 sayılı Birlik Dergisindeki baş yazının ne kadar isabetli olduğunu, bu nedenle bir kısmının tekrarının yararlı olacağını düşünmekteyim.
“Ülkemizin bugünkü ortamı içerisinde söylenecek tek şey var. O da ülkemizin, ulusumuzun savunması için canlarını feda eden Subay, Astsubay, Er, Erbaş bütün Mehmetçiklerimizi, emniyet mensuplarımızı, korucularımızı, bütün görevlilerimizi rahmetle anmak, gazilerimize acil şifalar dilemek, onların kanlarını yerde bırakmamaktır. Yine ayrıca terörle mücadelede kaybettiğimiz bütün sivil vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, terörü hangi örgüt olursa olsun kesin bir dille lanetliyoruz.
Bugün sonuç olarak; 1990 yılına kadar ülkemizin kuzeyinde büyük güçler arasında cereyan eden soğuk savaş, şimdi ülkemizin güneyinde neredeyse sıcak savaşa dönüşmek üzeredir.
Şu durum açıkça görülmüştür ki elinden silahını bırakmayan bir terör örgütüyle müzakere ve çözüm süreci söz konusu olamaz. Diğer yönüyle de dış güçlerin, sömürgecilerin, emperyalistlerin esiri, kuklası, taşeronu ve emir komutasında olan ülke dışına taşmış terör örgütüyle de ülke içinde çözüm süreci aramak mümkün değildir.”
Hal böyle iken, dış ilişkilerde tehlikeli ortam devam ederken, dış ilişkilere bağlı olarak iktisadi durum daha da kötüleşirken, kalkınma hızı cumhuriyet tarihinin en düşük seviyesine inmişken, Türk halkının ve yöneticilerinin birinci önceliğinin dış ilişkilerde tehlikeli ortamdan sıyrılmak, ilerde halkın huzur ve güvenliğinin sağlanması ve terörle mücadele olmalıdır.
Bugün Türkiye’de 3 milyona yakın Suriyeli mültecinin bulunması ve bunların bir kısmının Avrupa’ya göç yolunda insanlık dramı yaşatması apayrı büyük bir sorundur. Bu konuda Sahil Güvenlik Komutanlığı 200’e yakın yüzer unsur, 20 ‘ye yakın uçar unsurla sadece 2015 yılında 60.000 insanı denizden,sahilden kurtarmıştır. Bu konuda sorunun çözümüne katkıda bulunma amaçlı TESUD-Sahil Güvenlik Komutanlığı, duyarlı vatandaşlarımızla İstanbul Deniz Müzesi’nde açılan sergide yaptığım konuşma şu şekildedir;
“Hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. İnsan var, insanları birbirine kırdıran, kendi bencilliği için dünyayı yaşanmaz hale getiren. İnsan var, insanları birbirine kaynaştıran, sevgi bağlarıyla kucaklayan. işte TSK’nın, Dz. K.’nin ayrılmaz parçası Sahil Güvenlik Komutanlığı insan gibi insanların bir araya geldiği büyük Komutanlık.
Gece, gündüz, soğuk, sıcak, fırtına, bora demeden, insanlık dramı yaşanan ülkelerin evlatlarını, çocuklarını ölümün soğuk yüzünden kurtarmaya çalışıyor. Sizlerle ne kadar övünsek azdır.
Ulus olarak övüneceğimiz diğer bir yönümüz, insanlık denince hemen orada biten, varolan insanlarımızın olmasıdır.
Bu konuda Sayın Adnan ÖZTÜRK’ü, Sayın Abidin AYDOĞDU’yu, Sayın Ender MERTER’i, Sayın Ali İhsan GÖNÜLDAŞ’ı, başta Müze Komutanı olmak üzere bütün Müze personelini, bütün TESUD mensuplarını, buraya insanlık için gelenleri gönülden kutluyorum.
Bugün yıllar geçtikçe, insan haklarının bütün dünyada daha ileri noktalara taşınması gerekirken, insan haklarının daha fazla çiğnendiği bir noktadayız.
Bütün dünyaya demokrasi, özgürlük, barış geleceğini, kendilerinin gelişmiş olduğunu söyleyen ülkeler, bütün dünyada demokrasi, barış ve özgürlükleri katletmişlerdir.
Bugün Afrika’nın neredeyse tamamında ve Ortadoğu’nun büyük bölümünde insanlar açlık, susuzluk, sefaletle mücadele etmekte, Avrupa ülkelerine göçmek isterken bir kısmı Ege ve Akdeniz’in sularında boğulmaktadır.
Tesadüf bu ya, göçmenlerin Macaristan’a girişi sırasında, hani bir bayan muhabirin kucağında çocuğunu taşıyan babayı çelmeyle düşürdüğü bölgedeydik. Polis yolumuzu kesti. Ancak; ara yollardan polisle göçmenlerin çatıştığı noktaya geldiğimizde, yerlerdeki paramparça montlar, gömlekler, pantolonlar, su şişeleri, çocuk ayakkabıları yaşanan acıyı yansıtmaktaydı.
Öte yanda Türkiye 1979-1980 yıllarında, ülkelerindeki baskı düzeninde yaşayamayacağını hisseden ve zulümden kaçan bir milyon İranlıyı bağrına bastı.
1991 yılında yine Irak’tan kaçan bir milyona yakın Iraklıyı bağrına bastı. Şimdi 3 milyona yakın Suriyeli bağrında.
Şimdiye kadar 10 milyar dolara yakın para harcandı. Şimdi batı 3 milyar Euro verelim onları Türkiye’de tutun diye çırpınıyor.
Ey batı, ey doğu buralardan, Ortadoğu’dan çekin gidin. Bıktık sizin savaşınızdan, savaş çıkarmanızdan.
Atam size de söyledi, “Yurtta Barış, Dünya’da Barış” diye. Size Temel fıkrası mı anlatalım, anlamanız için.
“Temel’in bir bayan öğretmeni varmış. Sınıfla dalga geçmek istemiş, özellikle Temel’le. Size bir soru soracağım bilene de 10 vereceğim demiş. “Sor öğretmenim, sor” demişler. Kuzeyde Karadeniz, Güneyde Akdeniz, Batıda Ege, Doğuda Ağrı Dağı. Bilin bakalım benim yaşım kaç. Temel hemen el kaldırmış, 42 demiş. Öğretmen şaşırmış nasıl bildin Temel.
Temel basit hocam, bizim mahallede, böyle acayip, abuk subuk sorular soran, kendisine yarım akıllı denen bir adam var. Yaşı 21, ikiye katladım.”
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.”
Bu arada Kıbrıs’ta bundan 52 yıl önce Kanlı Noel günü Rumlar tarafından katledilen Kıbrıs Türklerini rahmetle anarken, bugün Kıbrıs’taki gelişmeleri irdeledik. Hem Genel Merkezde tertiplenen, hem de İstanbul İl Başkanlığı’nın tertiplediği panele katkıda bulunanlara şükranlarımı sunuyorum.
Genel Merkezdeki panelden kısaca şu sonuç çıkmıştır; Eğer Türkiye Avrupa Birliğine girmeden, Türkiye’nin güvencesi, adadaki askeri varlığı ve KKTC ortadan kalkarak, Kıbrıs’ın Avrupa Birliğine girmesi söz konusu olursa, Kıbrıs Türk’ü Kanlı Noel’deki gibi katliamlarla karşı karşıya kalabilir veya Filistinliler gibi tecrit edilebilir.
Kıbrıs Burnu ( Karpas) elden çıktığı, Rumlara verildiği takdirde, Askeri Üs haline gelir ve İskenderun Körfezini, sonuç olarak hava unsuruyla bütün Türkiye’yi tehdit eder. Suriye’deki gelişmelere bağlı olarak bu tehdit artabilir.
Kanlı Noel’de yitirdiğimiz insanları rahmetle anarken, Kore Gazisi, Kıbrıs’a gönül vermiş, Kıbrıs Türk’ü için yaşam savaşı vermiş değerli büyüğümüz İsmail TANSU’YU kaybettik. Nur içinde yatsın.
Öte yandan, emekli subaylarımızın özlük hakları için büyük mücadele içindeyiz. Bu konuda özellikle Meclis’te Milli Savunma Komisyonu’yla temas halindeyiz. Bundan sonra da her ortamda bunun mücadelesini vereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Bu arada bazı üyelerimiz ve üye olmayanlar tarafından TESUD Tüzüğü’nün zaruri masraflarla ilgili belirttiği harcırah haricinde, aylık gelir, huzur hakkı alıp almadığım sorulmaktadır. Bu durum yanlış anlaşılmaları önleme açısından benim için fırsat olmuştur. Kendilerine teşekkür ediyorum. Öncelikle aylık gelir ve huzur hakkı diye bir gelirim yoktur. TESUD Tüzüğü’nün zaruri masraflar için belirttiği harcırah ise; yol ücreti, genel merkez çalışanları ve misafirlere ikram edilen çay, kahve vb. ihtiyaçlar için ödenmektedir. Hesaplanırken bir ayda göreve gelinen gün sayısı ile; tüzüğe göre belirlenen katsayı TL. çarpılmaktadır. Göreve gelinmediği günler hesaplama dışı kalmaktadır.
2013 yılında 20.85 TL. (yirmi lira seksen beş kuruş),
2014 yılında katsayı 22.11 TL. ( yirmi iki lira on bir kuruş),
2015 yılında katsayı 23.70 TL. ( yirmi üç lira yetmiş kuruş)’tur.
Nisan 2013 tarihinde görevi devraldığımdan bu güne kadar TESUD Tüzüğü’nün zaruri masraflar için belirttiği harcırahtan bana tahakkuk eden 4.644.69 TL. ( dört bin altıyüz kırk dört liraatmış dokuz kuruş)’u TESUD’a bağışladım. Hibe ettim. Görevimi bitirinceye kadar da bağışlamaya devam edeceğim. Ayrıca genel merkez çalışanları ve misafirlere ikram edilen çay, kahve ve ihtiyaçlar için katkı payını kendim karşılamaktayım.TESUD’a ait cep telefonum yoktur. Kendime ait cep telefonumu çoğu kez TESUD’un hizmetinde kullanmakta ve ücretini kendim
ödemekteyim. Ankara Gölbaşı’ndaki evimden merkeze geliş – gidiş 50 km.dir. Bu amaçla şahsi aracımı kullanmaktayım.
Ayrıca hakkımda bazı başka merakları da gidermek istiyorum. Soranlar olabiliyor. Türk Hava Kurumu’nda üç yıla yakın Genel Başkanlık yaptım. Hiç aylık almadım. Atatürkçü Düşünce Derneğinde Genel Başkan Yardımcılığı yaptım. Hiç aylık almadım.
Şimdiye kadar 550 televizyon programına çıktım. Bir kuruş dahi almadım. Amacım halkı aydınlatmaktır.
Ayrıca, Türkiye Emekli Subaylar Derneğinin yan kuruluşları olan TESUV ve TESUD A.Ş.’nin bütün yönetici ve çalışanları yaptıkları bütün işlemleri yasa ve yönetmeliklere uygun olarak yaptıklarını yetkilerim ve sorumluluklarım dahilinde denetlemekte ve gözlemlemekte olduğumu belirtmek isterim. İlave olarak, TESUV ve TESUD A.Ş. ile ilgili bilgiler TESUD web sayfasında (www.tesud.org.tr) bütün ayrıntılarıyla kamuoyuyla paylaşılmaktadır.
Benim için Ulu Önder Atatürk’ün kurduğu Türk Hava Kurumu Genel Başkanlığı, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkan Yardımcılığı, Türkiye Emekli Subaylar Derneği Genel Başkanlığı altın harflerle yazılmış bir şereftir. Başka gailem yoktur.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

BAŞKANIN DİĞER MESAJLARI